Bu Blogda Ara

5 Temmuz 2011 Salı

"Duyulmayan Anlam Çığlığı" Wictor Frankl Hazırlayan: Betül ŞANLI

VICTOR E. FRANKL, ANLAM ARAYISI VE DUYULMAYAN ANLAM CIGLIGI
Postmodern çağın bir yarası olan anlam arayışı insanın varoluşundan beri beynindeki cevap bulmayı hedeflediği temel sorulardandır.   Bakıldığında anlam arayışı yaşama duygusuna dair önemli bir sebep olurken, aynı zamanda o anlam doğrultusunda ölüm bile anlam kazanabilir.  Vıctor E. Frankl duyulmayan anlam çığlığı kitabında insanın anlam arayışını ele almış ve uyguladığı logoterapi yöntemiyle insanın icinde bulunan anlam boşluğuna, terapi yöntemiyle de değinilebileceğine, çözüm bulunabileceğine dair inancımızı kuvvetlendirmiştir.
            Victor E. Frankl kendisini psikanalist değil bir psikoterapist olarak adlandırır. Yaşamında edindiği tecrübeler ve hayata sorduğu sorular onu logoterapiyi bulmaya itmiştir.  26 Mart 1905’te Viyana da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Frankl hayati boyunca acı tecrübelerle karşılaşmıştır.  Yaşadığı acı olaylar onu anlam arayışına itmiş gibi gözükse de aslında Frankl dört yaşlarında bile anlam arayışına cevap bulmaya çalışmıştır. Dört yaşları sırasında bir akşam uyumak üzereyken herkes gibi bir gün kendisinin de öleceği fikriyle ansızın irkildiğinden bahseder. Yaşadığı bu tecrübe O'nda ölüm korkusundan çok, hayatın anlamının bunca yaşananlarla birlikte ölümle yok olup olmayacağı sorusunu gündeme getirmiş ve bu nedenle büyük bir endişeye yol açmıştır.(Bahadir A., 2000). Ve onu etkileyen iki olay Franklin hayattaki anlam arayasini kuvvetlendirmiştir. Hayat  Bilgisi dersinde hocası, hayatın bir oksidasyondan, bir yanma mekanizmasından ibaret olduğunu dile getirdiğinde Frankl, ayağa fırlar ve “eğer hayat anlattığınızdan başka bir şey değilse, o zaman bütün bu yaşadıklarımızın ne anlamı var?!” sözüyle hayatın anlamıyla ilgili endişesini ortaya koyar. Diğer bir olay ise, günün birinde intihar eden öğrenci arkadaşının elinde açık vaziyette Neitsche'ye ait bir kitabın bulunmasıdır, Frankl'de dünya görüşü ile hayatın oluşumu arasında varoluşsal bir bağın olması gerektiği düşüncesini doğurur. Franklin daha sonraki hayatına baktığımızda yaklaşık 3 yıl boyunca zamanın Almanyasi’nda Nazi kamplarında ölümü bekleyerek üç yılını geçirmesiyle, anlam arayışının önemini netleştirmiştir.  1943 yılında diğer pek çok Viyanalı Yahudi gibi Frankl, karisi, babası ve kardeşi ile birlikte Nazi SS subaylarınca tutuklanarak ölüm kampları olarak adlandırılan Auschwitz ve Dachau toplama kamplarına nakledilmişlerdir.  Her an gaz odalarına gönderilme korkusuyla 3 yılını geçiren Frankl 1946 da hürriyetine kavuşmuştur.  Fakat ailesini, kizkardesi hariç gaz odalarında ölüme bırakmıştır.  Frankl, duyulmayan anlam çığlığı kitabında, toplama kampındaki anılarını anlatırken; “Auschwitz ve Dachau toplama kamplarında geçirdiğim 3 yılda aldığım ders şudur; diğer şeyleri eşit kabul edersek, kamplarda yasam şansı (ayakta kalma) en yüksek olanlar, geleceğe (onları gelecekte bekleyen bir göreve, bir insana, gelecekte olanlar tarafından gerçekleştirilecek bir anlama) yönelik olanlardı.”  diyerek, insanin hayatındaki anlamı bulmasının kişiyi hayatta tuttuğunu, hayata bağladığını dile getirmiştir. Yine ,yazar, duyulmayan anlam çığlığı kitabında Auschwitz kampına gönderilecek olan 1000 genç insanin öleceklerini bile bile Getto kütüphanesini yağmalayıp bu 1000 gençten her birisinin sevdiği beğendiği sairin, romancının veya bilimcinin kitaplarından birkaçını yanına alması, hayatin sadece Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde olduğu gibi yemek yemenin yada güvenli bir ortamın insanin anlam isteğinin önüne geçemeyeceği görüşünü bizlere sunmaktadır ve yazar Bertold Brecht’in söylediği “ yiyecek önce gelir, ahlak ondan sonra” sözüne anti tezini ortaya koymuş ve insanin anlam bulgusunun,insani her yönden ,olum döşeğinde olsa bile tatmin edebileceğini savunmuştur.
            Duyulmayan anlam çığlığı kitabi, hayattaki anlam arayışının urunudur.  Freud insana bakarken “ kişi yaşamın anlamını veya değerini sorguladığı an, hastadır.”derken, Frankl ise insan olmanın ayırt edici özelliğinin insanin anlam arayışı olduğu belirtmiştir. Freud bunu bir nevrotik olay olarak ele alırken Frankl bunu yüceltmiş ve insanin “yasama anlamının” kişiyi yücelttiğini savunmuştur.  Logo terapinin kurucusu olan Victor E. Frankl, kitabında logoterapiyi açıklarken “anlam yoluyla terapi” açıklamasını yapar. Anlam merkezli bir terapi olan logoterapi ismini de yunanca kökenli logo (anlam) dan alır.  Logoterapinin savunduğu “anlam yoluyla terapi” yolu, “terapi yoluyla anlam” fikrini benimseyen psikoterapiyle tamamen ters görüştedir.  Geleneksel psikoterapide, anlama ulaşma, kendini gerçekleştirme, mutluluğa ulaşma gibi terimler sağlıklı bir bireyin edindiği durumlardır. Fakat logoterapiye göre bir nevroz ortadan kaldırılsa bile yerini bir boşluğa (anlam arayışına ) bırakabilir.  Bu durumda aradığı anlamı bulması kişinin acı çekmesine, özveride bulunmasına, hatta bu uğurda ölmesine dair durumu psikoterapi göz ardı etmektedir.  Kişi anlamını bulduğu zaman, nefes almasının bir anlamı vardır.  Kitapta da belirtildiği gibi birçok intihar vakası anlam arayışının bulunamamasından kaynaklı olduğudur.  Bakıldığında ekonomik durumun yüksek olduğu, insanların refah içinde yasadığı ülkelerde bile intihar oranı yüksektir ve bu durum insanin her şeye sahip olsa bile bir anlama sahip olmamasının, insani yasama dair anlamsızlıkla ölüme bıraktığını çok iyi şekilde göstermektedir.  Frankl, kitabında logoterapiyi, psikoterapi’nin temel tabiri olan “büzüşme” tabirine zıt olan,  “gerdirme” tabirini kullanmıştır. Bunu kullanmasındaki amacı, logoterapinin, psikoterapi gibi insani çok yüksek değerlendirmemek gerektiği görüşünün zıddını benimsemesidir ve Goethe’nin de sorduğu gibi insani küçümsemek daha tehlikeli değil mi? Sorusunu sorarak insanin anlam bulması sonucunda yüceleceğine dem vurmuş ve yücelen insanin yozlaşmayacağını belirtmiştir.  Duyulmayan anlam çığlığı, toplumların ve kişilerin hayattaki anlamını bulmalarına dair yardımcı olabilecek en iyi kitaplardan biridir. Yazarın yaşamı ve anlattığı gerçek olaylar kitabında, hayattaki önemli olgunun “anlam” olduğunu bir kere daha biz postmodernizmin boşluğuna düşmüş insanlara çok güzel şekilde anlatılmaktadır.

Referanslar
Bahadir, A.,2000. Psikoterapide Yeni Bir Yaklaşım: Logoterapi ve Victor Frankl. Sayi:9 cilt:9
Frankl, V.E, 2006. Duyulmayan Anlam Çığlığı. Öteki Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder