RICHARD SENNETT
Zamanımızın önde gelen sosyologlarından Richard Sennett, 1943’te Chicago’da doğdu. Chicago’nun, yoksulluğuyla ve şiddet olaylarıyla adı çıkmış semti Cabrini Green’de büyüdü. Sennett, radikal annesinin elinde büyüdü. Anne Dorothy Sennett, yazarın deyişiyle olağanüstü bir yazardı; ancak babanın aileyi terk etmesiyle birlikte başının çaresine bakmak ve yazarlıktan uzaklaşmak zorunda kaldı. Bir sosyal yardım projesi olarak savaş yıllarında alelacele inşa edilen Cabrini Green’e yerleştiklerinde Sennett üç yaşındaydı.
Sennett, altı yaşında çello çalmaya başlar; sekiz yaşında ilk bestesini yapmıştır bile. Yetenekleri ona parlak bir müzik kariyeri vaat etmektedir. Ancak profesyonel bir çellist olma düşleri, bileğinde oluşan bir rahatsızlık dolayısıyla suya düşer. Geçirdiği bir ameliyat durumunu daha da güçleştirir. Orta yaşlarını geçtikten sonra geçireceği bir başka ameliyata kadar, yazar sol kolunu hemen hemen tamamıyla kullanamayacaktır. Ancak bu hastalık ona sosyoloji kariyerinin kapılarını açacaktır.
Şehir hayatı vaat etiği anonimlik ve topluluk hayatıyla Sennett’in büyük tutkularından biri olmuştur. Karmaşanın Kullanımları’nda, şehrin, insanları karmaşanın bir çeşit dengesinin bilincine ulaştırdığını söyler: “... Düşmanlar net görüntülerini yitirirler; çünkü insan, bir gün içinde yabancı, ama hepsi de aynı biçimde yabancı olan çok sayıda insan görür.
Sennett’in becerikli bir yazar olduğu daha ilk iki çalışmasıyla ortaya çıkmıştı. Çalışmaları zekice yazılmış psikolojik romanların, okuyanı içine gömen biyografilerin, ya da nitelikli gazetecilik ürünlerinin üstün yanlarını barındırır ve bu üslup “düşünme eylemi üzerine bir araştırma” geliştirmek isteyen yazarın iddialarına özellikle uygundur. Amacı, sosyolojiyi 19. yüzyılda olduğu gibi edebiyatın bir parçası kılmaktır
KARAKTER AŞINMASI
Richard Sennett, Karakter Aşınması kitabında; kapitalizmin insan karakterinde oluşturduğu psikolojik süreçleri çeşitli hayat hikayelerinden yola çıkarak aşağıdaki maddelerdeki başlıklar ekseninde anlatmaktadır.
ü SÜRÜKLENME
ü RUTİN
ü ESNEK
ü OKUNAKSIZ
ü RİSK
ü İŞ ETİĞİ
ü BAŞARISIZLIK
ü TEHLİKELİ BİR ZAMİR
Esnekliğin kişinin karakteri üzerindeki etkileri onun belki de en kafa karıştırıcı yönüdür. Karakter kendi arzularımıza ve diğer insanlarla aramızdaki ilişkilere yüklediğimiz etik değerdir. Her birimiz belirli bir anda yaşadığımız duygu karmaşasının içinden bazı duyguları seçer ve içimizde yaşatırız. Yaşattığımız bu duygular karakterimizi oluşturur. Karakter kendimizde değerli bulduğumuz ve başkalarının değer vermesini beklediğimiz kişisel özelliklerimizdir.
Esnek Kapitalizmin Karakter Konusunda Karşımıza Çıkardığı Sorunlar
v Sabırsız, mevcut ana odaklanan bir toplumda hangi özelliğimizin kalıcı değer taşıdığına nasıl karar verebiliriz?
v Kısa vadeye kilitlenmiş bir ekonomide nasıl uzun vadeli hedeflere sahip olabiliriz?
v Her an parçalanan veya şekillendirilen kurumlarda karşılıklı sadakat ve bağlılık nasıl sürdürülebilir?
Karakter Aşınması kitabında Sennett, okuyucuyu somut bireysel deneyimlere yedirilmiş veya bu deneyimlerle sınanan felsefi fikirlerle baş başa bırakır.
Karakter Aşınması Sennett’in bir çok şahsın modern ekonomi konusundaki keşiflerinden yararlanarak yaptığı kişisel çıkarımları içermektedir.
Sürüklenme
Bu bölümde Sennett, eskiden tanıdığı Enrico’nun ve onun oğlu olan Rico’nun hayat hikayelerinden yola çıkarak kapitalizmin iki kuşak arasında oluşturduğu farklı etkileri ve bunların insan psikolojisine yansımalarını anlatmaktadır.
Enrico ve Onun Kuşağı
Ø Yaşamlarında zaman son derece doğrusal akar.
Ø Her gün neredeyse aynı olan işlerde yıllar yılı çalışırlar.
Ø Sürprizlere yer olmayan bir hayat.
Enrico, yazarla tanıştığında ve kalıcı hedefi ailesine hizmet etmek olan, başı ve sonu belli olan bir hayat yaşayan, hayata dair en büyük beklentisi oğullarının iyi bir yerde olmasını hedefleyen alt sınıfa ait bir hademeydi.
Enrico’nun öyküsü açık olsa da basit değildi asla… Göçmen cemaatindeki eski dünyasıyla banliyödeki yeni ve nötr dünyayı birleştirmeyi çalıştırmaktaydı.
Enrico en çok orta sınıftan insanlara öfkeliydi.
Rico ise babasının sınıf atlama konusundaki arzusunu gerçekleştirmişti. Babasının tersine değişime açık olmak ve risk almak gerektiğine inanıyordu. Fakat bunun Rico için mutlu bir hikaye olduğu söylenemezdi. Rico kendi yaşamı üzerindeki kontrolü yitirdiği korkusunu yaşıyordu.
Rico çocukluğunda Enrico’nun otoritesinden rahatsız olurdu. Şimdi ise o bir babaydı. Etik disiplin eksikliği, özellikle de çocuklarının ana babaları işteyken alışveriş merkezlerinde boş boş dolaşan çarşı fareleri olma korkusu yakasını bırakmıyordu.
Rico’nun en derin kaygısı kendi çalışma hayatını çocuklarına etik bir davranış olarak sunamamasıydı.
Rico, çocuklarına bağlılığın hayatını geçirebilmesindeki önemini sergileyemiyordu.
#Rico’nun iş yerinde başarılı olmasını ya da en azından ayakta kalmasını sağlayan ilkeler iyi bir ebeveyn olmak konusunda hiç bir yardım sunmuyordu.
#Esnek davranış biçimleri Rico’ya bir baba ya da cemaatinin üyesi rolünde yardımcı olmuyor, sosyal ilişkilerini sürdürmek ve çocuklarına kalıcı bir biçimde yol göstermek istiyor. Rico, işyerindeki kopuk ilişkiler, komşularının istemli unutkanlığı ve çocuklarının çarşı farelerine dönüşmesi kabusu karşısında muhafazakar değerler fikrine sarılıyor böylece de tuzağa yakalanıyordu.
Rico’nun iş yerinde başarılı olmasını ya da en azından ayakta kalmasını sağlayan ilkeler iyi bir ebeveyn olmak konusunda hiç bir yardım sunmuyordu.
#Esnek davranış biçimleri Rico’ya bir baba ya da cemaatinin üyesi rolünde yardımcı olmuyor, sosyal ilişkilerini sürdürmek ve çocuklarına kalıcı bir biçimde yol göstermek istiyor. Rico, işyerindeki kopuk ilişkiler, komşularının istemli unutkanlığı ve çocuklarının çarşı farelerine dönüşmesi kabusu karşısında muhafazakar değerler fikrine sarılıyor böylece de tuzağa yakalanıyordu.
Rico sürüklenmeyi reddeder. Karakterindeki özellikle de sadakat, bağlılık, hedef sahibi olmak ve kararlılık gibi uzun vadeli özelliklerin erezyona uğramasına direnmek ister. İradesi statik hale gelmiş, sadece belirli değerlerin yüceltilmesine saplanıp kalmıştır.
Enrico’nun kendi yaşamı için bir anlatısı, bürokratik bir dünyaya uygun, doğrusal ve bir birine eklenen bir anlatısı vardı. Rico ise, esneklik ve akışın hakim olduğu bir dünyada yaşıyor, bu dünya insana ne ekonomik ne de sosyal yönden bir anlatı sunuyor.
Değişim, sürüklenme anlamına geliyor. Rico, çocuklarının etik ve duygusal açıdan sürüklenmesinden korkuyor.
Yeni kapitalizmin zaman boyutu insanın karakteri ile bu karakterin süregiden bir anlatıya dönüşmesini engelleyen çılgın zaman deneyimi arasında bir çatışma yarattı.
Rutin
18. yüzyılın ortasında tekrara dayalı çalışmanın biri olumlu ve faydalı, diğeri yıkıcı olmak üzere iki apayrı sonuca gideceği düşünülüyordu.
Diderot: İşteki rutin gerekli bir öğreticidir.
Rutin
Diderot rutinin gerekliliğini <L’ Anglee> adındaki kağıt fabrikası örneği üzerinden göstermeye çalışmıştır. Burası emeğin geçirmeye başladığı büyük dönüşümü simgeler. Buradaki endüstriyel düzenin sırrı onun dakik rutininde gizlidir. Diderot tekrarın bu erdemlerini endüstriyel emekte de bulmaya çalışmıştır. Tekrar ve ritim sayesinde işçi emek sürecinde Diderot’un sözleriyle akıl ve elin uyumunu sağlar.
Adam Smith’e göre ise bu düzenli evrim kardeşlik ve sükunet imgeleri, gerçekleşmesi imkansız bir rüyayı temsil etmekteydi. Rutin ruhu öldürürdü.
Smith iğne fabrikası örneği üzerinden gider. İğne imalatında işlemleri parçalara bölmenin iğne işçilerine saatler boyunca tek bir küçük işlem yaptırmak ve onları uyuşturucu ve sıkıcı bir iş gücüne mahkum etmek anlamına geldiğini farketmişti.
Rutin belli bir noktada zararlı hale gelmeye başlar. Çünkü insan oğlu kendi çabası üzerindeki kontrolünü yitirir. Çalışma zamanının üzerindeki kontrolün yitmesi ise insanın zihnen öldüğü anlamına gelir.
Karakter tarih ve onun öngörülemeyen zikzakları tarafından biçimlendirilir. Oysa rutin hakimiyetini kurunca kişisel tarih için fazla bir şeye izin vermez. Kendi karakterini geliştirmek isteyen kişinin bu rutinden kurtulması gerekir.
Esnek
Esneklik rüzgarda eğilen ağaç dallarının tekrar eski konumunu alması olarak tanımlanır. Esneklik kelimesi ağacın eğilip düzelme gücünü, ağacın formunu rüzgarda sınanmasını ve eski haline dönmesini ifade eder. İdeal olarak esnek insan davranışlarında aynı elastik güce sahip olması, yani değişen koşullara uyum sağlayarak, onlardan zarar görmemesi gerekir.
Günümüzde toplum daha esnek kurumlar oluşturarak, rutinin yol açtığı kötülükleri yok etmenin yollarını arıyor. Ancak esneklik uygulamaları çoğunlukla kişiyi eğen güçler üzerinde yoğunlaşır.
Modern Esneklik Biçimleri
* Kurumların kökten dönüşümü
* Üretimde esnek uzlaşma
* İktidarın merkezileşme olmadan yoğunlaşması
Okunaksız
Fırında çalışan işçilerin toplumsal sınıf kavramının onlar için ne ifade ettiği…Onlar için sınıf, benlik ve sosyal koşulların çok daha kişisel bir biçimde değerlendirilmesini içeriyordu. ABD’de sınıf bir kişisel karakter meselesi olarak algılanır.
Avrupalıların gözünde, objektif toplumsal konum ölçütleri, sınıfsal ekonomik verilerden oluşurken, ABD’de ırk ve etnisite öne çıkar.
Fırındaki en önemli yenilik korkunç bir paradoksta gözüne çarpar yazarın. İleri teknolojide çalışan herşeyin kullanıcı dostu olduğu bu işletmede işçiler çalışma tarzlarından dolayı kendilerini kişisel açıdan alçalmış hissediyor. Bir fırın işçisi için cennet olan bu mekanda işe neden böyle bir tepki verdiklerini işçilerin kendileri bile anlamıyor.
Risk
Yazar kapitalizmin insan karakterindeki aşınmanın risk boyutunu bar işletmecisi olan genç ve güzel Rose’un rutin hayatını bırakıp aldığı teklif üzerine riskli olan medya hayatına girmesi hikayesiyle anlatır.
Rose, huzurlu ve karlı ortamının dışına çıkmaya karar verir. Ama bu riskli ortam onu korkutur. Ve küçük işletmesi olan bara geri döner. Geri dönmesinin asıl nedeni kültür şokudur. Küçük bir işletmede görmeye alıştığı günlük kar-zarar veya başarı-başarısızlık bilançosunun aksine reklam firması tamamen gizemli bir biçim değiştiriyordu.
Bu yeni işletmede;
* Hiçbir zaman iyi mi yoksa kötü mü not aldığını bilemiyordu.
* Herkese dedikodu yapması gerekiyordu.
* Hiç birşeyin üzerine yapışmasına izin vermemeliydi.
* Kendisi gibi orta yaşlı insanlara külüstür gözüyle bakılıyordu.
* Birikim ve deneyimlere hiç değer verilmiyordu.
Geçmiş dönemde risk almak, kişinin karakterinin sınandığı zorlu bir test gibiydi. Herşeyi riske atma arzuları insanları adeta birer kahramana dönüştürüyordu.
Ancak artık risk alma isteği, sadece girişimci kapitalistlere ya da olağan üstü maceracı bireylere özgü bir özellik olarak görülmüyor. Risk kitleler tarafından her gün omuzlanması gereken sorumluluktur.
Risk cesaret etme kelimesinde gelir. Kahramanlığı ve özgüveni çağrıştırır. Risk salt fırsatlardan ibaret değildir. Risk almasını bilen kişi belirsiz ve muğlak bir ortamda ayakta kalabilen kişidir.
İş Etiği
Günümüzde geçmiş deneyimlerin derinliğinin en fazla saldırıya uğradığı alan iş etiğidir. Eski biçimiyle iş etiği kişinin zamanını özdisiplin çerçevesinde kullanması ve mükafatları ertelemesi anlamına gelirdi.
Eski iş etiğinin dayattığı çalışma düzeni insanı kendi değerini işi aracılığıyla ispatlamaya itiyordu. Modern iş etiği de kişinin kendinden vazgeçmesine çare olamıyordu.
Yeni düzenin kültürü kişinin iç bütünlüğünü büyük ölçüde zedeler. Rico’nun da yaşadığı gibi bu kültür iş yerindeki esneklikle kişinin etik değerleri arasına bir duvar çeker. Boston fırıncıları gibi basit işler yapan işçiler, süreci anlayıp katılma imkanına sahip değildir. Rose’un yaşadığı gibi sürekli risk almak depresif bir süreç haline gelir. Yeni takım çalışması ruhu hizmetkarlarıyla dürüstçe yüzleşemeyen kolaylaştırıcı ve süreç yöneticilerini efendi mertebesine yükseltmiştir.
Eski İş Etiği Yeni İş Etiği
1) İnsan kendi değerini işi aracılığıyla ispatlamaya çalışıyordu. | 1) Kişinin kendinden vazgeçmesine çare olamıyor. |
2) Kişinin zamanını özdisiplin çerçevesinde kullanmasına dayanır. | 2) Zamanının tümünü çalışmaya ayırması beklenir. |
3) Rutine ve zaman programına pasifçe boyun eğmekten çok içselleşmiş gönüllü bir disipline vurgu yapar. | 3) Rutine boyun eğen zorunlu çalışmak bir erdem olarak kabul edilir. |
Başarısızlık
Başarısızlık, en büyük modern tabusu. Başarıya ulaşma reçeteleriyle dolu olan popüler
kitaplar, başarısızlıkla baş etme konusunda büyük ölçüde sessiz. Kişinin başarısızlıkla yüzleşmesi ve başarısızlığa yaşam öyküsünde yer verme meselesi, bizi için için kemiren ama başkalarıyla nadiren tartıştığımız bir konu.
Başarısızlık artık sadece en yoksul ve çaresiz kesimleri bekleyen bir kader olmaktan çıkarak orta sınıfların yaşamında da daha sık karşılaşılan sıradan bir olay haline geldi.
Başarı ve başarısızlığın birbirine zıt kabul edilmesi bile başarısızlıkla yüzleşmekten kaçınmanın bir yoludur.
Kariyer “iyi yapılmış bir yol” ise bu yolu oluşturmak kişisel başarısızlığın en güçlü panzehiriydi. Kariyer arzusu yeni bir olgu değildir. Karakterimizi geliştirenin çalıştığımız farklı işlerden ziyade kariyerimiz olduğu fikri de öyleydi.
Başarısızlık etrafını kuşatan tabular yüzünden genelde kafa karıştırıcı olan ve iyi tanımlanamayan bir deneyimdir.
Günümüzün bu esnek ve parçalı dünyasında sadece geçmişte yaşananlara dair bir anlatı oluşturmanın mümkün olduğunu, gelecek olaylara dair öngörülerde bulunan anlatılar yazılamayacağını söyleyenler çıkabilir. Bu durumda esnek rejimin insanlarda sürekli toparlanma halinde bir karakter yapısı ürettiğini söylememiz gerekir.
Modern kapitalizmin başarısızlığa mahkum ettiği insanların sayısının giderek artması daha geniş bir cemaat duygusunu ve daha güçlü bir karakter hissini gerekli kılıyor.
Tehlikeli Bir Zamir
Yeni kapitalizmin yol açtığı sorunlara yönelik en ciddi politik çözüm önerileri bu kapitalizmin işlediği mekanlara odaklanıyor.
Yeni kapitalizme dışarıdan, yani işlediği yerler üzerinden meydan okumak mı yoksa işleyişini bizzat içeriden reforma tabi tutmak mı daha etkilidir?
Yer bir coğrafya, bir politika mekandır; Cemaat de yerin toplumsal ve kişisel boyutlarının toplamıdır. Bir yer, orada yaşayan insanların biz zamirini kullanmaya başlamasıyla bir cemaat, bir semt haline gelir.
“Biz” kelimesinin dış dünyada karşıt bir referans noktası olarak kullanılması epey sorunludur.
Günümüzde bu kurgusal “biz” kapitalizmin yeni ve şiddetli bir biçimine karşı savunma sağlamak için tekrar yaşama dönmüştür.
Sağlıklı biçimde kendi ayakları üzerinde durabilen bir kişi, koşullar gerektirdiğinde diğerlerinden yardım ister ve kime güveneceğini bilir. Yakın ilişkilerde birisine bağımlı olmaktan korkmamız o kişiye güvenemediğimizi ve savunma güdümüzün baskın çıktığını gösterir.
Karakterimizi ilgilendiren “bana kim ihtiyaç duyuyor?” sorusu modern kapitalizmde yoğun saldırı altında. Sistem insanlara kayıtsızlık aşılıyor.
Eski, katı sınıflara bölünmüş kapitalizmin yaydığı kayıtsızlık bütünüyle maddiydi. Esnek kapitalizm ise daha az bütüncül, daha okunaksız bir sistem olduğu için çevreye yaydığı kayıtsızlık daha kişiseldir.
İçinde yaşadığımız tarihsel dönemle ilgili olarak yazar şu yargıyı ortaya koyar: “...değişim kitlesel ayaklanmalarda değil, ihtiyaçlarını birbirleriyle paylaşan insanların arasında, toprakta yetişir. İnsanları birbirleri için kaygılanmaz hale getiren bir rejimin, meşruiyetini uzun süre koruyamayacağından eminim.”
Sonuç olarak iş çevresinin, teknolojik gelişmelere kolay ayak uydurması (esnek üretim), hiyerarşi ve bürokrasinin en aza indirilmesi (esnek yönetim), çalışma zamanlarının da gelişmelere ve değişmelere paralel olarak düzenlenmesi (esnek-zaman), takım çalışmasının öğrenilmesi ve uygulanması, riskleri minimize etmesi; doğru saptaması, dağıtması ve onlarla başa çıkması ile gelişen kapitalizme ayak uyduracağı ve gelişen piyasada başarılı olması mümkündür. Aksi taktirde başarısız olması kitabın yedinci bölümündeki IBM örneğinde olduğu gibi başarısızlığa mahkum olur. Çalışanlar açısından bakıldığında ise güvensizlik duygusu, duygu sürüklenmesi, karakter bozulması kaçınılmazdır.
Senet karakter aşınması kitabıyla modern kapitalist sistemin toplumun manevi değerleri üzerinde nasıl olumsuz bir etki yaptığını ve insanların karekterlerindeki tahribatı anlatmaktadır.
SAYGI
Yazarın bu eseri tam anlamıyla bir otobiyografi olmamakla beraber düşünceler hayat hikayeleri üzerinden verilmiştir.
Annesiyle yerleştiği Cabrini konutlarındaki anılarıyla başlar.Burası zenciler, yoksullar beyazlar,savaş gazileri ve akli dengesizliği olan kişilerden oluşan karışık bir topluluktu.
Cabrini projesi ırkçılık ve sınıf farklılığı olarak adlandırabileceğimiz iki önemli toplumsal yarayı sarmayı amaçlıyordu.
Ama bu projede insanlar refah bağımlılığının ,ırkın aşağılayıcılığıyla ve insanların kendi yaşamları üzerinde kontrole sahip olamaması sorunlarıyla karşılaştılar.Bu durum insanların birbirine saygılarını azltmaktadır.
Richard Sennett’de Cabrini Green için “Savaş sonrası hızlı gelişmeden önce terk edilmiş olmanın ne demek olduğunu tarif eden, siyahların, yaralanmışların, akli dengesini yitirmiş olanların bir karışımından oluşan bir topluluktu.” yorumunu yapar. “Bu dünyanın ilginç .” bir sınıfsal yapısı vardı. Çoğu Yahudi’ydi, ama bu etnik değil, kültürel bir gruptu.” Irklar arası çatışma semtten eksik olmuyordu. Sennett, bir dönem sokaklarda, Amerika’da çok tartışılan cam savaşlarına yakından tanık olmuştu; farklı ırklardan gençler birbirlerine sokak ortasında kırık cam parçaları fırlatıyorlardı; yazar, bir seferinde boğazı kesilen bir siyah kızın ölümün eşiğine geldiğini görmüştü. Yine de bu yakınmalara rağmen, anne-oğulun iki oda ve bir banyodan oluşan evlerindeki hayat, çevrelerindeki bu karmaşadan belli derecede yalıtılmış sayılırdı. Beyazlar, bölgede çalışan sosyal işçileri “kendilerine yönelen siyah tehdidin bir uzantısı” olarak görüyorlardı; siyahlarsa her zaman temkinliydiler. Sennett’in o dönemden aklında kalanlardan biri bir araba içinde oyun oynarken kendisini izleyen karanlık adamlardır. Yazar, Mc Carthy döneminde bol bulunan bu adamların amaçlarının, sosyalist bir sosyal işçinin oğlunun arkadaşlarının kimler olduğunu saptamak olduğunu tahmin etmektedir.
Yazar saygının hangi durumlarda gösterildiğini,saygı ile eşitsizlik arasındaki ilişkinin ne olduğunu,kendine saygının yalnızca ekonomik düzeyde değil ,kişinin ne yaptığına,onu nasıl başardığına da bağlı olduğunu ve saygı kazanmak için zayıf ve muhtaç olmanın ne derece gerekli olduğuna değinmiştir.
SAYGI;Statü,prestij,tanıma ,onur,itibar kelimeleriyle eş anlamlıdır.
Statü bir kişinin toplumsal hiyerarşide bulunduğu yere işaret eder.
Prestij,statünün diğerlerinde uyandırdığı duygularla ilgilidir.
Karşılıklığı anlatan şeye ise tanıma denir.
Onur ise toplumsal sınırların ve uzaklığın silinmesine işaret eder.
çok tşkler gerçektenn
YanıtlaSilAllah razı olsun :))