Bu Blogda Ara

5 Temmuz 2011 Salı

"Depresyon Atlası" Andrew Solomon Hazırlayanlar: Saadet YAVUZBİLGE-Yusuf USUN



T.C

FATİH ÜNİVERSİTESİ






DEPRESYON ATLASI
KİTAP ÖZETİ










SAADET YAVUZBİLGE
01140540

YUSUF USUN
01140531









İSTANBUL,2010



                                   
Andrew Solomon1963 ekim aide Newyork ‘da doğmuştur. Politika, kultür ve psikiyatri alaninda yazilar yazmis,escinsel bir yazardir.The New Yorker,Artforum,The New York Times Magazine gibi yüksek tirajli dergilerin sürekli ve çok okunan yazaridir.The Irony Tower: Soviet  Artist in a Time of Glosnot (1991) adlı inceleme kitabının ve a Stone Boat (1994) adli romanın yazarıdır.
     

     Depresyon hakkında merak ettiğiniz hersey ,bes  onemli odul kazandi:
·        2001 National Book Award’ u kazandi.
·        2002 yilinda Pulitzer odülüne aday gösterilen bes kitaptan biri oldu.
·        Amazon.com’ da 2001’in en iyi kitabi secildi.
·        New York Times ‘in ‘Yilin Dikkate Deger Kitabi’ odulunu aldi
·        Publisher Weekly ‘nin ‘Yilin Kitabi’odulunu aldi.
    





   Depresyon Atlasi
      1.Depresyon
      2.Cokus
     3.Tedaviler

4.Alternatif Tedaviler

5.Nufus gruplari

6.Bagimlilik

7.Intihar

8.Tarih

9.Yoksulluk

10.Politika

11.Evrim

12.Umut

Adli bölümlerden oluşmaktadır. Ben ise ilk alti bolumden olusan kısmın değerlendirmesini   yapmaya çalışacağım.
         Andrew Solomon bu kitabında hepimizin bir yerlerde karşılastiği,kendisin de  cevresin de yada bir yakinin da tanık olduğu, en azindan duyduğu bir sorunu ,depresyonu çok farklı bir bakiş açısıyla ele almıştır. Depresyona bütün ağırlığıyla yaşamış ve tecrübe etmiş bir   kisi olarak iceriden bakmaktadir.Yazarin  kendi agziyla yazdigi hatta cok ozel tecrubelerini ve aile sirlarini  paylastigi kitap bizleri farkli bir atmosfere suruklemektedir.
Depresyona salt bir hastalik olarak degil,ona tarihi,bilimsel,ekonomik,kulturel anlamlar  yuklemesiyle de depresyona bambaska anlamlar katmistir.
       Kitap genel itibariyle kisisel deneyimlerden yola ciktigi icin,kisisel bir kitap olarak ele  alinmalidir.Bunun disinda uygun bir tedavi yonteminin yerini almak gibi bir sey soz  konusu degildir.

   Depresyonu sevgideki catlaklik, aci ve umutsuzluk halinin isleyisi olarak ele   almaktadir.Ayrica aciya baska anlamlar yukleyerek acinin insanoglu hayatindaki kesin   yerini gostermektedir.Bunu bir Rus sozuyle soyle aciklamaktadir’’ eger hic aci cekmeden  uyanirsaniz olmussunuz demektir’’
         Yazar kendi deneyimlerinden tecrubeledigi cokus donemini ise tek bir nedene   baglamamkla birlikte,tetikleyici bir cok olayin varligindan soz etmektedir.Iyi ve biribirine  bagli bir ailesi,arkadas cevresi ve maddi olarak hic bir sikinti yasamamis bir cocukluk gecirmistir.Yirmi bes yasina geldiginde annesine yumurtalik teshisi konulmustu ve bu  yazarin dunyasinin yavas yavas parcalanmasina neden olmustu.Iki yil sonar annesinin kaybiyla birlikte derin bir kizginlik,uzgunluk yasamis ama henuz kendini cokkun olarak nitelememistir.Bu olaydan sonra psikanalize  baslamis ,acisini control altina alabilecegine inanmistir.O yili takip eden surecte zeki,guzel ve son derece zor bir kadina asik olmustu.Gurultulu patirtili ama genel olarak mutlu bir iliskileri olmustu.Kadin,yaklasik bir yil sonra   hamile kalmis ve bir dusukle sonuclanmistir.Bu olay,yazarda beklenmedik bir kayba neden olmus ve karsilikli kararla birlkte ayrilmislardir.Bununla birlkte,psikanalisti artik devam edemeyeceklerini ,baska bir yere tasinmasi gerektigini soylediginde gozyaslarina bogulmus ve kendini ihanete ugramis hissetmistir.
       Yasadigi tum bu olaylar onda insanlardan kacma istegi uyandirmis ,fiziksel ve ruhsal olarak hic birseyi umursamamaya baslamistir.Bir cok uygunsuz cinsel iliski yasamis ama hicbirinden zevk almamistir.O donemde yayinlanan kitabi olumlu karsilandiysa da,bu olumlu tepkiler kendisini iyi hissetmesine yardimci olmamistir.
Kendini dis dunyadan tamamen soyutlamis ve bu kendini geri cekilme olarak gostermistir.Artik durumu iyice agirlastiginda ilac tedavisine ve psikoterapi almaya baslamistir.Kendini oyle cokkun gormektedir ki,bunu kelimelerle ifade edemez.
       Depresyon tedavisinde basilica iki yontem vardir:konusma terapileri ve farmakolojik korumayla elektrosok tedavilerini kapsayan fiziksel mudahaledir.Bu iki yontem birbiriyle yaris halinde degil,tamamlayici olarak gorulmelidir.Eger sorun psikoterapik diyaloga cevap veriyorsa ,guclu olm         akla ustesinden gelinebilir,ama sorun kimyasallarin duzensizligine dayaniyorsa bu kisinin sorunu degildir ve guclu olmanizla ilgili olmadigi icin bir sey yapmaniz gerekmez.Antidepresanlar ancak kendine yardim eden insanlara yardimci olur.
         Depresyon tedavilerinde en basarili olan iki terapi cesidi Kognitif Davranis Terapisi ve Kisiler Arasi Terapidir-cocuklukta ve guncel hayatta dis olaylara verilen duygusal ve zihinsel tepkilere dayanan psikodinamik terapinin gerceklige siki sikiya bagli seklidir.Bu iki teknik cok guclu yone sahip olmalarina ragmen terapistin secimi terapinin seciminden cok daha onemlidir.
      Ilac tedavisine gelince ;dort sinif antidepresan cesidi vardir.En popular olani beyindeki serotonıni yukselten SSRIlardir.(Prozac,luvox,paxil,Zoloft,celexa)Trisiklikler-
serotonin ve dopamine etkiler(elavil,anafranil,norpramin,tofranil ve pamelor trisiklik  antidepresanlardir.Monoaminoksidaz inhibitorleri (MAOI)serotonin ,dopamin, ve nonadrenalin yikimini engeller. (nardil ve panate)MAOI’dirler.Bir baska grup da cok sayida norotransmitter sistemi uzerinde etkili olan antidepresanlardir.Asendin,serzone ,effexor hepsi atipik antidepresanlardir.Antidepresanlar yan etkilerine bakilarak verilmelidir.
       Terapi ve ilac kullaniminin yaninda inanc da pekcok insane icin hastalikla mucadele icin ortaya cikmis baska bir kurtaricidir.Dini inanclar ,kisinin depresyonuna uyum saglamasinda yardimci olan bir yoldur.Umut buyuk bir koruyucudur,inanc da temelinde umut onerir.
 Depresyon icin pekcok ilac tavsiye edilir,standart onlemlerin yani sira insanı   allastiracak sayida alternatifleri de vardir.Diyet ve egzersiz insane harap eden hastaligin
gelisim surecinde onemli rol oynar.Iyi bir beslenme ve rejimle zindelik onemli derecede
control altina alinabilmektedir.Daha ciddi alternatif terapiler arasinda tekrarlayici  transkranyal manyetik stimulasyon (rTMS),mevsimsel duygudurum bozuklugu (SAD)da
isik tedavisinin uygulanmasi ,goz hareketleri duyarsizlastirilmasi ve yeniden   duzenlenmesi (EMDR)terapisi,masaj uygulamalari,hipnoz,uykusuz birakma    terapileri,binbirdelik otu(sari kantaron)Cin ilaclari,grup terapileri,destek   gruplari,psikocerrahi.Anlamli sonuc veren her tedaviyi tartismak icin yuzlerce kitap  gereklidir.
  Nufus gruplarina baktigimizda,kimya ve dis sebeplere bagli sebeplerle kadinlar erkeklerden iki kat daha fazla depresyoa giriyor.Kadinlar depresyonun cok cesitli sekillerini yasadiklari gibi-pospartum,adet oncesi depresyon ve menepoz donemi depresyonu-erkeklerin yakalandiklari seklinden cok daha fazla aci cekmektedirler.Ostrojen ve progestorogen seviyelerinin dalgalanmasi kesinlikle ruh hali dalgalanmalarina sebep olmaktadir.Ostrojen seviyesinin ani dususu depresif tavirlara,yuksek seviyesi ise iyi hissetme durumuna yol acar.
 

    Biyoloji sadece tek basina kadinlarin depresyonunda etkili degildir.Toplumun cizgigi sosyal rollerle de ilitilidir.Ancak literature,kadinlarin depresyonlari hakkinda cok detayli nitelendirmeler yaparken erkeklerinki uzerinde pek durmaz.Depresyondaki pek cok erkek teshis edilmez cunku bu tur duygulariyla bas etmek yerine suistimal etmeye veya iskoliklige dalarlar.Depresyondaki erkeklerasabilik gosterirler.Yabancilara saldirir,eslerini doverler,hap kullanirlar ve insanlari vururlar.
     Cocuk yas grubuna bakildiginda depresyonlu cocuklarin ileride depresyonlu olma olasilklari belirlenmistir.Cocukluk donemi depresyonu gecirmis bulug cagindaki genclerin %4 ‘u intihar etmektedir.Ciddi bolumu intihar ediyor,ya da sosyal uyumululuk problem yasiyor.
     Yaslilar arasinda depresyona sebep olan guclu sosyal faktorlerin yaninda,organic gelismelerde onemlidir.Yasli insanlarda norotransmitterlarin seviyesi dusuktur.Serotonin seviyesi kisinin sekseninde,altmisinda oldugunun yarisi kadardir.Bununla birlkte,tedaviye orta yasa oranla uc kat daha gec cevap vermektedirler.
    Sonuc olarak depresyon –aciliyeti kurtulma yollari –kendi kimyamiz disinda ,kim oldugumuz nerede dogdugumuz,neye inandigimiz gibi pek cok gucle belirlenir.
    Depresyon ve madde bagimliligi arasindaki iliskiye baktigimizda bir dongu vardir.Depresyondaki insanlar bundan kurtulmak icin bagimli olurlar.Madde bagimlisi olan insanlar,bu bagimliligin zedeledigi hayatlari yuzunden depresif olurlar.Tum bagimlilik maddeleri –nikotin alkol marihanna,kokain eroin ve yirmiye yakin madde dopamine sistemi  uzerinde major etkilere sahiptirler.Bazi insanlarin bunlari kullanmaya genetic yatkinliklari vardir.

   Madde kullanimi ,madde kullanimi neticesinde bağımlılık krizi ve donguleri karmasiktir.Alkol ve eroin gibi depresanlar anksiyeteyi hafifletir,depresyonu hizlandirir;kokain gibi uyaricilar depresyonu hafifletir,anksiyeteyi arttirir.Semptomlarin  karismasi iki unsure da sahip bir hastaligin semptomlarindan daha zordur.Her ne kadar  madde kullanimi ve depresyon ayri sorunlar olsada ,her ikiside beyinde bir digerini etkileyecek sorunlara neden olurlar.Kimi antidepresanlarin da bagimililik yaptigi bir gercektir.Kisideki aksiyete duygusunu ortadan kaldirirken,bagimlilik duygusunun olusumunu tetikler.
  
 Sonuc olarak ,kendi kendini tedavi etmenin en buyuk problemi cehaletve yanlis bilgilendirme sonucu amacindan uzak,uygunsuzmade secimleridir.

        Özetle, son altı kısımdan oluşan bölümünde depresyon hakkında gerçekten çok çarpıcı   gerçeklerle karsılaştım.Yazarin kendi deneyimlerini ve bilimsel verileri harmanlaması kitabi diğer kitaplardan ayırırarak çok daha okunur ve hafizalarda uzun sure kalmasını sağlamiştır.Sadece depresyonun derinliklerine inmekle kalmamış ,insanin derinliklerine de ulaşmayı başarmıştır.

 Kitabin son altı bolumu daha çok depresyon ile alakalı veriler, tarihi, günlük hayattaki yeri ve muhtemel sebeplerinden oluşuyor. Fakat ilk olarak depresyon ile intihar arasındaki iliksiyi irdeliyor. Bu bolum yazar için çok önemli gibi gözüküyor, çünkü yazarın annesi de rahim kanseri olduğunu öğrendikten ve tedavinin bir işe yaramadığı hissettikten sonar intihar etmiş. İntihar kararını ailesi ile beraber almış yazarın annesi ve intihar ederken de bütün aile bir araya gelip bunu gerçekleştirmişler. Yazar intiharı kişinin kendi tercihi olması gerektiğini düşünüyor ve söyle bir ifade kullanıyor: “İntihar insanların bilinçleri olduğu için ödedikleri bir bedeldir”. Ölme hakkını ayıplayanların kötülük mezarları kazdıklarını düşünüyor, çünkü her insanin kendi işkencesine kendisinin karar verebileceğine inanıyor. Bununla beraber intihar etmenin trajedisinin, intiharın her zaman ölen için değil, ancak arkasında bıraktıkları için, çok ani ve çok çabuk gelmesi yüzünden, kaynaklandığını düşünüyor.

Yazar intihar hakkında kendi hayatından çok samimi kesitler sunmakla birlikte, intihar ile depresyon arasındaki ilişkiyi değerlendiriyor. DSM-IV de intihar eğiliminin depresyonun bir semptomu olarak görülmesine karşın, depresyonun intihar ile birlikte es zamanlı ortaya çıkan bir durum olarak görülmemesi gerektiğini, Kendi intihar girişiminden bahsederek belirtiyor. Olmuş olmayı istemekle, olmeyi istemek arasındaki ince bir farktan bahsediyor ve intiharin pasifligin bir sonucu olmadığını tam tersine yüksek bir enerji ve güçlü irade gerektirdiğini soyluyor.

Kitapta yazarın intihar ile hatıralarının ve kişisel düşüncelerinin yani sıra, intihar hakkında istatistikler, muhtemel sebepler ve intihar ile ilgili felsefik yaklaşımlar bulunuyor. İnsanların intiharı normal hayatlarında intiharı sik düşündüklerini savunuyor. Rus şair Osip Mandelstam’in karısından su alıntıyı yapmış yazar “ Savaşta, kamplarda ve çarpışma anında, insanlar olumu, normal yaşantımızda düşündüğümüzden daha az düşünürler”.

Bolum 8 de yazar depresyonun tarihine ayrıntılı bir şekilde değiniyor. Antik dünyada ki depresyon kavramını araştırmış ve antik dünyada ki depresyon kavramının bugünkü depresyon anlayışı ile çok benzerlik gösterdiğini vurguluyor. Depresyonla ilgili ilk tedavi önerisinin hippokrates’in ağızdan tedavi edilmesi olduğu belirtiliyor. Daha sonar gelen nesillerde de bunun doğru bir yaklaşım mi yoksa zafiyetleri olan bir tedavi sekli olduğu tartışılıyor. Antik yunanda hippokrates duygu, düşünce, ve zihinsel hastalıkları beyine oturtuyor. Antik yunanda Sağlam kafanın sağlam bir vücutta bulunabileceği anlayışının hakim olduğu görülüyor. Modern düşünceleri paylasan bir yaklaşım. Karanlık ve orta cağda ise depresyonun Tanrının onaylamadığının bir göstergesi ve depresyonlu kişinin bağışlayıcı kutsal kurtuluş bilincinden mahrum edildiğinin bir kanıtı olduğu düşünülüyor. Yazar daha sonar depresyonun Rönesans dönemindeki durumunu daha sonar 17-19uncu yüzyıllardaki, fen bilimlerin önem kazanması ile değişen algılanışını, ve 20. Yüzyıl ile birlikte modern donemdeki konumunu tartışıyor. Depresyonun bunca donemden geçtikten sonra buğun iki temel üzerinde, psikolojik ve biyolojik, kurulu bulunmaktadır. Modern doneme geçişte Sigmund Freud ve Emil Kraepelin’in katkıları büyüktür. Daha sonar gelen bilim adamları zıt görülebilen yaklaşımları birleştirmeye çalışmışlar, bunun önemli bir örneği Adolf Meyer Freud ve Kraepelin’in beyin üzerindeki zıt görüşlerini birleştirmeye çalışmıştır. Yazar ayrıca depresyonun günümüzdeki durumunu, ilaç tedavisinin etkin bir şekilde kullanımında bu bolümde incelemiştir.

“Depresyon sosyal sınıflar arasındaki farkları kaldırır; ancak depresyon tedavisi bu sınırları korur. Bu durum yoksul ve depresyondaki birçok kişinin yoksul ve depresyonda kalacağı anlamına gelir, aslında ne kadar uzun sure depresyonda kalırlarsa, o kadar daha fazla yoksullaşır ve deprese olurlar”. Yazarın bu cümleleri yoksulluk ve depresyonun trajik iliksisini gösteriyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri gibi sağlık güvencesi kapsayıcı ve çok pahalı olan yerlerde maalesef depresyonun alttaki sosyal sınıflarda çok olumsuz etkisi bulunuyor. Bununla beraber, depresyonun fakirlerde tespit edilmesi de kendi basına bir sorun, çünkü orta sınıftan bir kişi depresif olduğunda tanınması nispeten kolay olur, yazara göre. Genel hatlarıyla hayatınıza devam ediyorsunuzdur ve birden kendinizi her an kotu hissetmeye baslarsınız. İşlevsizliğiniz üst düzeye çıkar, ise gitmezsiniz, ve yasam size anlamsız gelir. Bu belirtilerin hemen hemen hepsi düşük sosyal tabakaların çoğunda zaten mevcuttur. Amerikada’ki ciddi ruh sağlığı problem olanların yüzde 85-95 i issizdir. Bu bolumde yazar depresyonun yoksulluk ile ilişkisini bir çok gerçek kesitlerle örneklendiriyor ayni zamanda.

Bir çok alanda olduğu gibi politikanın da depresyon üzerinde son derece tartışmalı bir durumu mevcut. Öyle ki depresyon ile ilgili bu kitapta kendine bir bolum bile ayrılmış. Bu bolümde politikanın depresyonun güncel tanımından tutun, araştırılmasına, tedavisine, maliyetine olan etkileri tartışılmış. Sağlık hizmetlerinin çok pahalı olduğu Birleşik Devletlerde çok yaygın olan böyle bir hastalığın politika ile iç içe olmaması düşünülemez. Yazarın kendi depresyonun kendine olan maliyetini yazar söyle açıklıyor: 5 aylık is gücü, 4000 dolarlık doktor maliyeti, 10 000 dolarlık terapi ücreti, ve 3500 dolarlık ilca masrafı. Hal böyle olunca depresyonun tanımı, nasıl tedavi edileceği, sigorta kapsama alanı ve sağlık reform formu gibi konular, depresyon ile politikayı iç içe girmesine sebep oluyorlar.

Depresyonun genel hatları ile çok ilgilenildiği ama depresyonu su anda olduğu duruma nasıl geldiğinin fazla değinilmediğini düşünüyor yazar. Bu ihtiyaca karşılık depresyonun evrimi ile ilgili bir bolum konulmuş kitaba. Depresyonun gelişimine evrimsel bir bakış acısı getiriliyor. 4 tane teori sunulmuş kısaca, birincisi, depresyonun insan öncesi zamanlarda bir amaca hizmet ettiğini, buğun kullanımının olmadığı ileri sürülmüş. İkinci olarak, modern hayatin streslerinin, evrim sonucu gelişen beyinlerle uyum sağlayamadığı ve depresyonun yapmamıza yetecek kadar gelişmediğimiz şeyleri yapmamızdan dolaya ortaya çıktığıdır. Uçuncusu, depresyonun insan toplumlarında yararlı bir şeye hizmet ettiğidir. Sonuncusu depresyonun beyin fizyolojisine faydalı bir değişikliğin ikincil sonucu olduğudur.           

Yazar son bölümde depresyon için umut verici söylemlerde bulunuyor. Federal hükümetin son yıllarda Nobel ödülü almış bilim adamlarına danışarak beyin üzerine yapılan araştırmaları desteklemeye başlamasından sonar ortaya çıkan pozitif gelişmelerden bahsediyor. Özellikle bir hastanede karsılaştığı, çok Umutsuz bir durumda bulunan ama daha sonar kendi kendine yetmeyi başarabilen bir hasta ile arasında gecen sureyi anlatıyor.

Kitap genel olarak depresyon ile ilgile her konuya değinmiş ve özellikle kendi hayat öyküsünü de kitabin içine katarak sürükleyici bir eser ortaya koymuş. Değişik birçok hikayeyi içinde bulunduran kitap, faydalı bilimsel bilgilerle depresyon hakkında fikir sahibi olmak isteyen herkese çok güzel bir kaynak sağlıyor.









     







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder